Çocukluğa Veda: Erken Ergenlik

Çocukluğa Veda: Erken Ergenlik

Son dönemlerde ergenliğin gitgide daha küçük yaşlarda yaşanmaya başladığını, henüz küçük olmasına rağmen, vücutları, ilgileri, tepkileri ve fikirleri daha olgun çocuklarla karşı karşıya olduğumuzu hissedebiliyoruz. Yani henüz ilkokul çağındaki bir çocuk, tahminimizden çok daha önce çocukluğuyla vedalaşma sancılarında olabiliyor.
İlkokul Çağı Çocukları ve Önergenliğe Geçiş Süreci
6-10 yaş arası okul çağında olan çocuklardan nispeten uyumlu,gayretli, ılımlı olmalarını bekler, derslerine, arkadaşlarına ve öğretmenlerine odaklanarak “latans dönemi” dediğimiz bu süreci çatışmasız geçirmesini bekleriz. Bu dönem, dinamik fakat taşkınlıktan uzak; üstbenliğin ve kuralların önemsendiği, rekabet; oyun, sosyal aktiviteler ve sportif faaliyetler, gayret ve akademik yatırımın ön planda olduğu bir süreçtir.
Ancak önergenlik (püberte) dediğimiz aşama, kız çocuklarında 9-11 erkek çocuklarında 11-12 yaş döneminde başlayabilir. Bu sürece adım atmaya başlayan henüz oyun yaşındaki çocuk, vücudunda ve ruh halindeki değişimleri anlamakta zorlanmaya başlar ve değişen hormonları ile nasıl baş edeceğini anlamaya çabalar. Vücut hatları belirginleşmeye başlayan çocuğun, boy ve kilosunda değişiklikler olur; kemik ve kas koordinasyonunun henüz oturmamasıyla birlikte sakarlıklar görülmeye başlar. Özbakım becerileri ve giyim noktasında özensizlikler; anne ve babaya karşı öfkeli tutumlar oluşabilir. Cinsel merak ve karşı cinse olan ilgili artabilir; okula olan ilgide azalmalar, sorumluluklar ve kurallara uyma noktasında isteksizlikler ve konsantrasyonun azalması gibi durumlar ortaya çıkabilir.
Ergenlik Yaşı Neden Azalmaya Başladı?
Günümüzün değişen şartları nedeniyle latans dönemin giderek ortadan kaybolduğu düşünülmektedir. Ergenliğin erken yaşlara düşmesinde genetik, tıbbi ve hormon içeren gıdaların tüketilmesi gibi çevresel faktörler mevcuttur. Ruh sağlığı boyutunda incelediğimizde ise, aile yapısının git gide değişiyor olması, sosyal medya ve internet kullanımının artması; çocukların medyadaki şiddet ve uygunsuz içeriklere erkenden maruz kalması sürece katkı sağlamaktadır. Batı dünyasında git gide yaygınlaşan ailelerin “haz odaklı çocuk” yetiştirme tutumları Türkiye’de de yoğunlukla görülmeye başlanmıştır. Ebeveyn ve çocuklar arasındaki nesil farkının ortadan kalkması, sınırların sağlıklı bir biçimde konulamaması, beklemeye ve hayal kırıklığına tahammül edemeyen “kral çocukların” yaygınlaşması çocukluk döneminden itibaren sorunlu davranışlara yol açmaktadır.
Bununla birlikte tüketim kültürünün çoğalması ve ailelerin çocuklarına her türlü imkanı bolca sağlamak istemesi sebebiyle, çocukların tüm istekleri yerine getirilmektedir. Hazzı doyurmaya olanak tanıyan, aşırı müsamahakar, sınırdan ziyade çocuklara mutlak bir bağımsızlık ve tercih hakkı sunan anne ve babaların, çocuklarda oluşabilecek olumsuz yapıyı besledikleri ortaya çıkmıştır.
Sosyal medya ve internet kullanımının da “sınırsız” bir şekilde çocuklara sunulması, çocukların çevresel uyaranlara “sınırsız” bir biçimde ulaşmasına imkân tanıyor. Çocuklar, argo ifadeler kullanan, şiddet içerikli oyunlar oynayan ve paylaşan pek çok popüler Youtube kanalları takip ediyorlar. Dış görünüm ve imajın önem kazanmasıyla, makyaj, giyim ve moda trendleri 10 yaşındaki bir çocuğun gündeminde olabiliyor. Oyun videoları esnasındaki komik  argo tabirleri anlayabilmek için 9 yaşında bir çocuk, bunları araştırıp okul ortamında da eğlence malzemesi haline getirebiliyor. Yetenek ve kişilikten ziyade, çocuklar nezdinde imaj odaklılık, agresif ve uygunsuz tutumlar modellenebiliyor. Yine çocukların erken yaşlardan itibaren telefon ve sosyal iletişim ağlarını kontrolsüz bir biçimde kullanıyor olmaları kendi aralarında da bilgi akışına kolay ulaşmalarına imkân tanıyor. Oysa ki, ilkokul çağındaki çocukların içsel enerjilerini ve yüksek hayal güçlerini daha faydalı ve güvenli bir alanda kullanarak potansiyellerini gerçekleştirmeye odaklanmaları gerekiyor. Medya kullanımının sınırlandırılması dışında çocukların “ilgi alanlarının” doğru yönlendirilmesi oldukça önemli.
Dijital güvenlik ile ilgilenen bir yazılım şirketinin gerçekleştirdiği araştırmada dünya genelinde tüm çocukların “aile modülü” altında yaptıkları arama tercihleri incelenmiştir.
Buna göre çocukların en çok yaptığı araştırmalar arasında çizgi film ve bilgisayar oyunları dışında “mobil cihaz markaları, haber siteleri, ünlü markalar, Youtuberlar ve bloggerlar” olduğu görülmüştür. Potansiyel olarak tehlikeli içerikleri engellemek dışında ebeveynlerin çocuklarının ilgi duyduğu ve sevdiği şeyler hakkında bilgi sahibi olmaları da oldukça önemlidir.
Neler Yapalım?
  • Sonuç ne olursa olsun, çocukların anne ve babalarıyla geliştirecekleri sağlıklı ve samimi ilişkiye her zaman ihtiyaçları var.
  • Çocukların anne ve babayla çatışmaya girmesi genellikle ebeveynlerde panik duygusu yaratabiliyor. Sanki çocukların bundan sonra hep böyle kalacakmış gibi hissettirebiliyor. Bilakis, çatışma, bağımsız olabilmenin ve kimlik oluşumunun temelini oluşturur. Genellikle sevgiyle itemediğimizi öfke ile iteriz. Dolayısıyla durumu içselleştirmeden, çocuklarla samimi ve içten iletişim ve paylaşım kanallarını bulmak, ergenlik dönemini daha yumuşak geçmesine olanak sağlayacaktır.
  • Özellikle çocuklar kendileriyle ilgili bir şeyler paylaştığında, özen göstererek onları anlamak, özen göstererek onlara kulak vermek ve anlamaya çalışmak kendilerini değerli ve özel hissettirecek en basit ama en etkili yöntemdir.
  • Anne ve babalar, çocuğun “büyüyor” olduğunu fark etmeli ve bundan korkmamalı. Ters düşüyor ve uzaklaşıyor gibi gözükseler de, çocuklar her dönemde anne ve babalarının gölgesine ihtiyaç duyarlar.
  • Ergenliğe hazırlık sürecinde, çocuğun bedenindeki değişim sinyallerini gözlemlediğimizde, kendisini bekleyen durumlarla ilgili doğru bilgiyi doğru kişilerden alması oldukça önemli. Genellikle kız çocuklarının annesi, erkek çocuklarının babası tarafından bilgilendirilmesi, bedenini, sağlığını ve özbakımını nasıl koruyabileceğini; kendisini bekleyen süreçleri soğukkanlı ve destekleyici bir tutumla anlatmak gerekir.
  • Yine bu süreçte değişen vücut özellikleriyle farkındalığının ve meraklarının normal olduğu, ancak kişisel mahremiyetin önemi vurgulanabilir.
  • Çocukların farklı bir süreç yaşadıkları ve bunun geçici olduğu unutulmamalıdır
  • Karşılaşılan durumlarda çocuğun ihtiyacı göz ardı edilmemeli ve soğukkanlı tutumlar sergilemeye özen gösterilmelidir.
  • Ön ergenlik dönemindeki çocukların spor, sanat, müzik etkinliklerine yönlendirilmeleri, gelişimlerini olumlu etkileyecektir.
  • Çocuğun arkadaşları ile zaman geçirmesine olanak sağlanmalıdır.
  • Kritik alanlarda özenli sınırlar koymak, bu sınırlar içinde çocuğa bağımsızlık sağlamak bir anne ve babanın en kritik görevlerinden biridir.

Ergenlik özellikleri benzer hatta aynı olsa da her bireyin ergenlik dönemini yaşayışı, aile yapısına ve çocuğun geçmiş yaşantısına göre farklılıklar gösterebilir. Dolayısıyla her çocuğun bambaşka süreçleri olabileceği unutulmamalıdır. Hayat akışı içinde, çocukların gündemlerinin ve hayatındaki değişikliklerin farkında olmamız çok önemli. Bireysel gözlemlerimiz dışında, okul rehber öğretmenleri ve  öğretmenler ile işbirliği halinde olmamız doğru adımları atmada faydalı olacaktır.

Bir yanıt yazın